6 Kasım 2010 Cumartesi

Blog Hikayesi..

Twitterda bir ''Günaydın'' ile başladı arkadaşlığımız..

Öyle içten, öyle samimi, öyle yakın hissettim ki seni kendime; sanki çok uzun yıllardır tanışıyormuşuz gibiydi..

Ne demek istediğimi anlatmam için uzun cümleler kurmama gerek yoktu..

Bir cümle, bir resim içinde bulunduğum durumu anlamana, sevincimi, mutluluğumu, hüznümü, sıkıntımı paylaşmana yetiyordu..

Bir gün blog adresini verdin bana.. Çok sevindim, yaşamındaki kapıyı aralamıştın bana..

Bende bir blog yazmak istediğimden ama pek vakit bulamadığımdan ve bu konuda bilgim olmadığından bahsettim kısaca..

Sonra birgün, Nice’nin doğum gününde twitter üzerinden bir direct message aldım senden..

''Sevgili Esra, Mardin’den sevgiler. Nice’nin doğum gününü kutluyorum :)

Eğer kabul edersen ona minik bi hediye hazırladım www.niceburada.blogspot.com

gmailadresi: iyikidogdunnice@gmail.com.

Önce gmail den bu accounta gir. Sonra blog adresini yaz.

Bloga girdikten sonra, yukardan giriş e gel, blogun içine gir, istediğini yaz.

Ben, en boş hali ile bıraktım. Umarım hoşuna gider:)''

Gitmez mi :)

Söylediklerini adım adım yaptım.. Ekranda karşıma çıkan resmi gördüğümde ise gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu..

Bir yandan bilgisayar ekranına bakıyor, bir yandan telefonumdaki mesajlarını okuyordum..

Bir teşekkür mesajı ile yazdım sana hemen.. O heyecanla ne yazdım hatırlamıyorum..

Ertesi gün,

''Mardin sabahından Günaydın, sevinmene sevindim :) Rica ederim, bir blog yapmak istediğini biliyordum. En kısa zamanda görüşelim :)'' şeklindeki cevabını gördüm.. En kısa zamanda görüşmeyi bizim dışımızda gelişen nedenlerden dolayı başaramadık..

En sonunda 19 Ekim’de kucaklaşabildik :)

Her şey için teşekkür ederim Nilüfer..

Sevgiler..

Esra..

19 Eylül 2010 Pazar

Sultanahmet Gezintisi..

27 Haziran ‘10

Güneşli ve güzel bir Pazar günü geç yapılan kahvaltı sonrası, kuzenlerle buluşup Sultanahmet’e gitmeye karar verdik..

Yeşillikler ve tarih arasında yürüyüş yaptık..

Sünnet gezmesine gelenleri gördük, gülümsedik..














Parkta mola verip, soluklandık..





Sultanahmet’e gidip de köfte yememek olmazdı, onu da yedik..




Keyifli bir mekanda bira ve Türk kahvelerimizi içip, Almanya-İngiltere maçını izledik..

Uzun uzun sohbet ettik.. Alınmış kararlar ile ilgili yorumlarımızı paylaştık..






Bol bol fotoğraf çektik..




























Fotoğraf makinem yanımda olmadığından telefonla çekmek zorunda kaldım ama fena değiller değil mi :)


3 Temmuz 2010 Cumartesi

Bursa’da Bir Sünnet Kınası..

26 Haziran '10

Bursa’da sünnetler genellikle okulların tatil olduğu dönemde yapılmaktadır. Sünnet olacak çocuğa "Sünnet Çocuğu" denilir. Çocuğa sünnet elbisesi adı verilen çok süslü parlak kumaşlardan yapılmış şapkalı kıyafetler alınır.. Nazar değmesin diye önünde ''Maşallah’’ yazan şerit takılır..

Sünnet evinin misafir ağırlanan odasının başköşesine normal boyundan daha yüksek bir yatak hazırlanır.

Sünnetten birkaç gün önce akrabaları, yakınları ve komşuları toplanarak çocuğun silah tutan parmağına kına yakarlar. Sünnet çocuğu arkadaşlarıyla eğlenir, oynatılır... Kına yakan, kına tabağı tutan ve serviste yardımcı olanların koluna tülbent bağlanır.. Kınayı yakacak kişinin anne ve babasının sağ olmasına özellikle dikkat edilir. Bununla çocuğun uzun ömürlü olması temenni edilir..

Sünnet düğünleri genellikle mevlütlü ve yemekli yapılmaktadır. Çocuk sünnetten önce araba ile gezdirilir, babasından armağan almadan arabasından inmez. Genellikle öğleden sonraları yapılan sünnet töreni için son yıllarda salon tutulmaktadır. Sünnetçi salona getirilir veya hastanede yapıldıktan sonra salona veya eve getirilmektedir. Sünnetten önce çocuğa sünnet entarisi giydirilir. Sünnet sırasında çocuğu kucağında tutan ve çocuğun yanından ayrılmayan kişiye kirve adı verilir. Kirveler çocuğun sonraki yaşamında da etkin olacak insanlar konumundadır. Davetlilerin duaları ve oldu da bitti maşallah sözleri arasında sünnet yapılır. Çocuk için hazırlanmış olan çok süslü sünnet yatağına yatırılır. Bundan sonra çocuğu eğlendirmek için çeşitli oyunlar oynanır.


Bursa ziyaretimiz sırasında çok sevdiğim ve yakın akrabalarımdan birinin oğlunun sünnet kınasına katılma fırsatı yakaladık Nice ile..

Bursa, gelenek-görenekleri ve örf ve adetleri ile başka illerle kıyaslandığında bayağı zengin bir şehir..

Doğum, sünnet, askere gönderme, evlenme adetlerimizin sonu gelmez bazen :)

Sünnet çocuğunun adı, Deniz..

Kınanın yapıldığı gün tesadüftür ki aynı zamanda Deniz’in doğum günü..

Bursalı olunca ve Bursaspor da şampiyon olunca pastada yeşil-beyaz olmuş :)

Önce arkadaşları ile doğum günü pastasını kesti Deniz..

Nice teyzesinin kucağında şaşkınlık içinde ağabeylerinin yaptığı tezahüratları dinleyerek, izledi onları..

Bir hafta önceden hazırlanmıştı sünnet yatağı..

Pasta yedikten sonra önce arkadaşlarıyla olmak üzere hepimiz ile oynadı Deniz..

Kına yakılma zamanı geldiğinde üzeri değiştirildi.. Sünnet kıyafeti çıkarılıp, pijamaları giyildi..

Bir kişi üzerinde mumlar yanan kına tabağını tuttu, bir kişi de kına yaktı Deniz’in parmağına..

Kına yakılınca herkes tebrik etti ve hediyesini verdi..

Nice çok mutluydu o gün.. Hatta öyle güzel vakit geçiriyordu ki, öğlen uykusunu bile atladı..

Arkadaş buldu kendine, oyun oynamaya çalıştı kendince..

Kınanın sonunda tüm gelen misafirlere çok güzel hazırlanmış, tüllere sarılmış, küçük kına kutusu eşliğinde hediye verildi.. Teyzesi kendine verilen tülbendi Nice’sinin koluna bağladı :)

Keyifli bir gün geçirdik Deniz’in sünnet kınasında..


2 Temmuz 2010 Cuma

Anneliği En İyi Anlatan Reklam..

- Benim babam doktor, senin baban ne iş yapıyor bakalım? sorusu ile başlar reklam..
- Benim babam doktor, annemse.. - Hem doktor, hem aşçı, hem öğretmen, hem kuaför, hem bekçi, hem mühendis, hem itfaiyeci.. cevabıyla devam eder..
- Anneler evin her şeyi.. Anneler gününde, ev hanımları özel emeklilik planı hediye edin.. der görünmeyen kişilik..
Ve..
- Hem pastacı, hem dondurmacı, hem ayakkabı bağlayıcı.. diye devam eder cevap..

tvreklam.org anadolu-hayat-emeklilik---annelere-ozel

Televizyonlarda ilk gösterildiği günden beri çok hoşuma gitmişti bu reklam..
İki gün önce bir dergide karşıma çıktı..
’’Bloga yazmam lazım’’ dedim kendime.. ’’Hatta reklamı da koymalıyım ilerde hatırlamak için’’..

Nice ile Annesinin İlk Yalnız Yolculuğu..

20 Haziran ‘10

Pazar akşam üstü İstanbul’dan başladı yolculuğumuz Bursa’ya doğru..

İstanbul kara bulutlar, sağanak bir yağmur ve fırtına ile uğurladı bizi..

Bu Nice ile annesinin ilk şehirlerarası yalnız yolculuğu idi :)

Anne biraz endişeli, biraz gergin ama heyecanlı,

Nice her zamanki gibi aktif, dinamik ve mutluydu..

Yanımızda Bursa’da çalışmaya başlayacak, daha önce Darülaceze’de çalışmış, çocukları çok seven, hemşire bir hanım ile seyahat ettik..

Arka koltukta ise; Erdek’e yaz tatili için giden Işık ve annesi vardı..

Feribota kadar yağmur eşlik etti bize..

Feribota geldiğimizde Nice ile indik hemen otobüsten.. Rüzgâra aldırmadan denizi izledik, martılara bisküvi attık, etrafa gülücük dağıttık :)



Yalova’ya ulaştığımızda ise Nice artık arka koltukta devam etti seyahatine.. Işık abi ve annesi çok sevdi Nice’yi.. Nice de onları tabii..



Yolculuğun sonunda anne boşuna endişelendiğini anladı.. Nice otobüste de, feribotta da, uçakta da hep keyif almayı ve vermeyi biliyordu..